Bilgisiz bir kimse savaş davuluna benzer, sesi çok, içi boştur
   
  TEVFİK İLERİ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ VE İMAM HATİP LİSESİ TÜRK EDEBİYATI SAYFASI
  Türk Edebiyatı Dönemleri
 

 

Türk Edebiyatının Dönemleri
(Sözlü Edebiyat)
Sözlü Edebiyat, Türklerin henüz yazıyı kullanmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu dönem edebiyatı sözlü olarak üretilmiş ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını sürdürmüştür. Bu dönemde edebiyatımızı Şamanizm, Maniheizm, Budizm gibi dinler etkilemiştir.
İslamiyet öncesi Türk edebiyatı, M.Ö. 4000li 3000li yıllardan başlayarak Türklerin İslamiyeti kabul ettiği XI. yüzyıl ortalarına kadar sürer. Bu uzun dönemin KökTürklere ait yazılı anıtların ortaya konduğu M.S. VI. yüzyıla kadar olan bölümü sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılır.
Bilindiği gibi söz yazıdan öncedir. Böyle olunca da yazılı edebiyat ürünlerinden önce, sözlü edebiyat ürünlerinin oluştuğu ortadadır. Bütün ulusların edebiyatında olduğu gibi Türklerin edebiyatında da sözlü edebiyatın doğuşu dinsel temellere dayanır. Sözlü edebiyat ürünleri, daha yazının bulunmadığı dönemlerde, dinsel törenlerde üretilmeye başlanmış, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmıştır.
Edebiyat türleri içinde ilk doğan tür olan şiir, sözlü edebiyatın anlatımında önemli bir rol oynar. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında da şiirin önemli bir yeri vardır.
 

Sözlü Dönemin Özellikleri

1. Kopuz
adı verilen sazla dile getirilmiştir.
2. Ölçü olarak ulusal ölçümüz olan “hece ölçü
kullanılmıştır.
3. Nazım birimi
dörtlük“tür.
4. Dönemine göre arı bir dili vardır.
5. Dizelere genel olarak yarım uyak hakimdir.
6. Daha çok doğa,aşk ve ölüm konuları işlenmiştir.
7. Bu döneme yönelik elimizdeki en eski kaynak Kaşgarlı Mahmut
un Divan-ı Lügat-it Türk adlı eseridir.
 
Dönemin Ürünleri

1. Koşuk: Sığır denilen sürek avlarında söylenen şirlerdir.Konusu daha çok doğa,aşk,şavaş ve yiğitliktir.Bu tür daha sonra halk edebiyatında koşma adıyla anılmıştır.
2. Sav: Dönemin özlü sözleridir.Bugünkü atasözlerinin ilk biçimi niteliğindedir.
3. Sagu:
Yuğ adı verilen ölüm törenlerinde ölen kişinin erdemlerini ve onun ölümünden duyulan hüznü dile getiren şiirlerdir.
4. Destan: Toplumu derinden etkileyen olaylar sonucunda halk arasında kendiliğinden oluşan uzun nazım türüdür.

Türk Edebiyatının Dönemleri
(Yazılı Edebiyat)
İslamiyet Öncesi Yazılı Türk Edebiyatı
Yazılı Edebiyat, Türkler arasında yazının kullanıldığı devirlerde başlayan bir edebiyattır. Eldeki en eski ürünler 5. ve 6. yüzyıllarda yazıldığı tahmin edilen Yenisey Krıgızlarına ait balbal adı verilen mezar taşlarıdır. Ancak bu yazıtlr, adlar ve birkaç sözcükten oluşan Türkçe sözlerden ibarettir. Bu yazıtlardaki alfabe daha sonraki dönemlerde kullanılan GökTürk alfabesine göre ilkel bir nitelik taşır.
Yazılı edebiyata ait en önemli örnekler 8.yüzyılda dikilen ve günümüze dek ulaşan GökTürk Kitabeleridir. Bu yazıtlara bugün Moğolistanda bulunan GökTürk Kitabeleri, Orhun Irmağının eski yatağı üzerinde bulunduğu için Orhun Yazıtları (Anıtları/Kitabeleri) denmiştir. GökTürk Kitabeleride Yenisey Yazıtları gibi dikili taşlar üzerine GökTürk alfabesiyle yazılmıştır.
Yazıtlarda Doğu GökTürklerin tarihinden, komşularıyla olan ilişkilerinden savaşlarından ve yönetiminden söz etmektedir. Canlı bir söylev dili ve üslubu vardır. Bu yazıtlar, Türk dili tarihi açısından önemli belge niteliği taşır.
 

Yazılı Dönem Ürünleri

* Orhun kitabeleri
* Uygur Metinleri

Orhun kitabeleri:Çinlilere karşı bağımsızlık savaşı yapan, Türk bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dışta savaşan KökTürklerin hikayesi anlatılır bu yazıtlarda.Bu abideler 38 harfli olan KökTürk alfabesiyle yazılmıştır.Bunlardan en önemli olanları 3 tanedir.
 
1. Bilge tonyukuk yazıtı: Dört bakana vezirlik etmiş olan Tonyukuk tarafından yazılmıştır.Daha çok Çinlilerle yapılan savaşlar anlatılmaktadır.
 
2. Kül tiğin yazıtı: KökTürk hakanı Bilge Kağanın kardeşi Kül Tiğinin ölümü üzerine Bilge Kağan tarafından dikilmiştir.
3. Bilge Kağan Yazıtı: GökTürk hakanı Bilge Kağanın ölümünden sonra yazdırılmış bir abidedir.Son iki yazar daha çok dönemin olaylarından, törelerden ve Bilge Kağanın ulusuna dilediği iyi dileklerden söz eder.
 
* “Türk adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk Edebiyatının ilk yazılı örnekleri olan KökTürk abidelerinde yazılar Prof. Thomsen ve Radloff tarafından okunmuştur. İslamiyetten önceki yazılı edebiyatımızın ve bugünkü Türk Dilinin - Edebiyatının temelini oluşturan “Orhun Abideleri hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için, buraya dokunun…
 
Uygur Dönemi Eserleri: KökTürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan uygur hanlıklarından kalma eserlerdir.Daha çok Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan metinlerdir.Bunlar turfan yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır.Uygurların kâğıda kitap basma tekniğini bildikleri anlaşılmaktadır.Dönemden kalma birçok hikâyenin yanında *kökünç denilen bir ilkel tiyatro eserleri de vardır.Uygurlar bu eserleri 14 harfli uygur alfabesiyle yazmışlardır.
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

Türk Edebiyatı, Türklerin dâhil oldukları üç medeniyet ve kültür dairesine paralel olarak üç safhada incelenmektedir.

1. İslâmiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı,

2. İslâmî Devir Türk Edebiyatı,

3. Batı Tesirinde Gelişen Türk Edebiyatı.

Bu tasnif Fuat Köprülü tarafından ortaya atılmış ve edebiyat araştırmacıları tarafından bugüne dek kullanılagelmiştir.

Bu arada tanışılan ve alış verişte bulunulan uluslar da edebiyatı etkilemişlerdir.

Meselâ, Araplardan ilmî eserlerle birlikte Arapça kelime ve tamlamalar, İranlılardan da İslâmiyet’le birlikte nazım tür ve çeşitler


alınmıştır. Batı medeniyetinin tanınması ve benimsenmesi.

İslâm öncesi Türk edebiyatı ulusal bir edebiyattır; nazım şekil ve türleriyle kullanılan ölçü tamamen millîdir.

İslâm öncesi Türk edebiyatı sözlü dönem ve yazılı dönem olmak üzere ikiye ayrılır.

Bu dönem ürünleri tamamen sözlüdür ve genellikle şiir şeklindedir.

Ø Bu şiirler (sagu, koşuk, destan) hece ölçüsüyle söylenen ve yarım kafiye kullanılan şiirlerdir.

Ø Düşünce ve hayaller şiirle anlatılmıştır.

Ø Kahramanlık, savaşlar, tabiat ve aşk konuları işlenir. Koşuk

Ø Hece vezni ve yarım kafiye ile söylenen şiirlerdir.

Destanlar anonim ve sözlü edebiyat ürünleridir.

Destanlarda anlatılan olayların geçtiği yer ve zaman bilinmez.

Kahramanlar lider ve kurtarıcı rolündedir.

Bu dönemde Göktürkler ve Uygurlar


tarafından kendi alfabeleriyle eserler verilmiştir. asrın sonlarına ve VIII. asrın ilk yarısına ait olan dikili taşlar (Yenisey ve Orhun anıtları) ve Uygur dönemine ait olan dinî metinlerdir.

Anıtlar arasında yer alan, Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk adına dikilen Orhun Anıtları, gerek muhtevaları, gerekse mükemmel dil ve üslûplarıyla Türk dilinin, edebiyatının ve tarihinin şaheserleri arasında yer almaktadır. Kitabede Tonyukuk, anılarını ve dönemin tarihini anlatmıştır. Anıtta Kültigin’in ölümü ve yas töreni anlatılmıştır.

Oldukça gelişmiş ve işlenmiş bir dil kullanılmıştır.

Tarih, coğrafya ve edebiyata kaynak olacak niteliktedir. Bunlar Mani ve Buda dinlerine ait eserlerdir.


Mesnevi nazım şekliyle ve Şehname vezin kalıbıyla yazılmıştır. Bir ahlâk ve öğüt kitabıdır.

Eserde allegorik[1] (sembolik) bir anlatım vardır.

Eser bir sözlük olarak hazırlanmasına rağmen, Türk sosyolojisi, psikolojisi, edebiyatı, gelenek ve görenekleriyle ilgili bilgi veren önemli bir eserdir.

Mensur (düzyazı) bir eserdir.

Eserde 7500 kelime ve Arapça karşılıklarıyla bunların kullanıldığı örnek cümle veya şiirler, dilbilgisi kuralları ve bir harita (o devirdeki Türk boylarının yerleşim alanını gösteren) bulunmaktadır.

Etnografik bir eser olarak kabul edilir.

Zamanında konuşulan ve yazılan Türk lehçelerindeki 7500 Türkçe kelimeye Arapça karşılıklar veren ve harf sırasına göre düzenlenmiş bir sözlük durumundadır.

Zamanın Türk tarih ve efsanelerine, coğrafya, halk edebiyatı ve folkloruna dair geniş bilgiler vererek Türkoloji'nin temellerini atmıştır.

Didaktik bir eserdir, ahlak ve öğüt kitabıdır.

Aruz ve hece ölçüsü birlikte kullanılmıştır. yy.da yazılmıştır.

7’li ve 12’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.

Tasavvufi bir eserdir.

B. Türk Halk Edebiyatı

Türk Edebiyatı, İslâmiyet’in kabulünden ve tarihindeki siyasî gelişmelerden dolayı Anadolu beylikleri, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde iki farklı tarzda gelişme göstermiştir:

1. Saray, konak, medrese ve bunlara yakın çevrelerde tahsilli kişilerin yarattığı ve Arap ve Fars geleneğine dayanan Klâsik Türk Edebiyatı veya Divan Edebiyatı.

2. Eğitimleri daha çok sözlü kültür birikimine dayanan, daha çok kırsal kesime ve yeniçeri ocaklarına has olan kişilerin, din ve tasavvuf çevrelerinden olan kişilerin ve halkın kendisinin oluşturduğu ve Orta Asya geleneğine dayalı Türk Halk Edebiyatı.

Bugün de bir ölçüde yaşamakta olan Türk Halk Edebiyatı geleneği, Türklerin Orta Asya edebiyat geleneklerinin İslâmiyet ve yeni yaşayış şart ve şekilleri içinde tekabül etmiş millî edebiyatlarıdır.

Türk Halk Edebiyatı, dış yapıda ve bir ölçüde icra töresinde müştereklik gösteren muhteva ve fonksiyonları ile farklı olan Anonim (din dışı), Aşık tarzı (din dışı) ve Tekke (dinî) edebiyatından oluşur.

Halk Edebiyatı kavramı içinde toplanan bu türlerin bir bölümü günümüzde de bazı bölgelerde dinamik olarak yaşamaktadır.

Çok zengin ve çeşitlilik gösteren sözlü edebiyattaki anlatım türleri ve manzum eserler özellikle kırsal kesimde yaşayan halkın kültür birikimini sağlamakta, duygu, düşünce ve hayal hazinelerini zenginleştirmektedir.

Nasrettin Hoca, Bektaşî, Laz ve benzeri tipler etrafında teşekkül etmiş ve etmekte olan fıkralar güldürürken düşündürmekte toplumu ve kişileri eleştirirken anlatanı ve dinleyenleri daha iyiye, daha güzele yöneltmektedir.

Atasözleri ve deyimler eski nesillerin tecrübelerini ve tavsiyelerini yeni nesillere aktarmaktadırlar.

Türk halk edebiyatının başlıca özellikleri

Türk halk edebiyatı 12.

17. yy.da halk hikâyesi ve halk tiyatrosu türlerinde de ürünler verilmiştir. Hecenin en çok 7’li, 8’li ve 11’li kalıpları kullanılmıştır.

Konu, şekil ve dil bakımından dış tesirlerden uzaktır.
Çünkü duygu ve düşüncelerin kalıcılığı şiirle daha kolay sağlanmaktadır.

Bunlardan en yaygınları -tür olarak- masallar, hikâyeler ve efsanelerdir.

Tamamen sözlü bir edebiyattır.

Bu âşıkların oluşturduğu edebiyata da “âşık tarzı Türk edebiyatı” denir. yy.dan sonra -daha önce de var olmasına rağmen- anonim halk şiirinin etkisinde gelişen ve saz şairlerinin meydana getirdiği bir edebiyattır.

Önceleri anonim halk şiirinin etkisinde ve dili sade iken zamanla klâsik şiirin etkisine girmeye başlamış ve dili de buna paralel olarak kısmen sadeliğini kaybetmiştir.

Âşık, Türk Halk Edebiyatında XVI. Rüyaların süsü ak sakallı bir derviş ve bazen bir bazen üç dolu bardaktır. Bunlar; erlik, pirlik ve aşk badesi diye adlandırılırlar.

Âşık, bilgi, duygu ve becerisini yaptığı atışmalarda gösterir. Atışmalardaki amaç; yarışmak ve kazanmaktır. Bir kısım usta saz şairleri ise, bir yandan usta malı halk hikâyeleri anlatırken bir yandan da kendi düzdükleri hikâyeleri anlatırlar. yy.da Yunus Emre’yle ve 14.

Anadolu’da “ozan”ın ve “kopuz”un yerini “âşık” ve “bağlama” almıştır.

Şehirde yaşayan eski halk şairleri divan şiirinden de etkilenmiş, günümüz halk şairleri ise konu ve tema bakımından şiiri daha da genişletmişleridir.

Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı

Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı İslâmiyet’in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır.

Tasavvuf, fizik ötesi gerçekleri, insanı, insanlığı ve evreni kapsayan bir düşünce düzeni, bir din felsefesidir. Tanrı tek güzelliktir ve tek varlıktır. O’na kavuşmak için çabalayanlara ve O’nun mutlak ve eşsiz güzelliğine hayran olanlara âşık denir. Yunus Emre; Divan, Aşık, Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur.

Tekke şairlerinin çoğu tarikatlerde yetişmiş şeyh ve dervişlerdir.
Doğuş ve gelişme serüvenleri birbirine benzer.

Bu edebiyat, medrese kültürüyle yetişen aydın şairlerin Arap ve İran edebiyatını örnek alarak oluşturdukları klâsik bir edebiyattır.

Klâsik Türk edebiyatı, eski Türk edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı diye de adlandırılır. Bu bir iddiadan öteye gitmiş değildir.

Bu edebiyatta şekil ve muhteva bakımından belirli kalıplar vardır: güzellik anlayışı, mecazlar...

Tezkireler, şairlerin hayatlarını anlatan ve şiirlerinden örnekler veren eserler olarak bu edebiyatın tarihinin ve başarısının vesikalarıdır. Dört ve daha fazla dizeden oluşan bentler de kullanılmıştır.

Tuyuğ ve şarkı hariç bütün nazım şekil ve türleri Fars edebiyatı aracılığıyla Arap edebiyatından alınmıştır.

Kelime ve kelime grupları yönünden Arapça ve Farsçadan oldukça çok etkilenmiştir. Süslü, sanatlı ve ağır bir dil kullanmışlardır.

Redif ve kafiyeye önem verilmiştir. Göz için kafiye esastır, tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur.

Nazım şekil ve türleri kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır.

Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış “mazmun”larla anlatılır. Fikirler ve duygular neredeyse ortaktır.

Divan şairlerinin müstakil dünya görüşleri ve felsefeleri yoktur.

Şairin kişiliğini ve büyüklüğünü, söyleyiş orijinalliği ve güzelliği sağlar.

En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nefi'dir.

Bu nesirle halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dinî ve tasavvufî konular anlatılır.

Orta Nesir

Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Katip Çelebi’nin bazı eserleri ve Naima’nın kendi adıyla anılan tarihi bu nesre örnektir.

Süslü ve Sanatlı Nesir

Seciler (düz yazıda kafiye), söz ve anlam sanatları, bağlaçlarla uzayıp giden cümleler bu nesrin ayırıcı özelliğidir.

Dili, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür.

Süslü nesir, ahlâk ve felsefe konularını işler ve bazı mektuplarda görülür.

Sinan Paşa’nın Tazarruname’siyle Veysî ve Nergisî’nin nesirleri bu türün örnekleridir.

Nesir Türleri:

Münşeat: Mektuplar ve düzyazı örnekleri. Örn: Naima, Neşrî...

Siyer: Peygamberimizin hayatı ve savaşları.

Hilye: Peygamberimizin iç ve dış özellikleri.

Din dışı konularda ve lirik şiirler yazmıştır.

14. yy.
Ahmedî

Din dışı ve şiirleri vardır. Şiirleri coşkulu ve akıcıdır.

15. yy. Hüsrev ü Şirin adlı bir mesnevisi daha vardır.

Bir gazel şairidir.

Çok sayıda eser vermiş önemli bir şairdir.

16. yy.

İyi bir medrese eğitimi almıştır.

Şiirlerinde tasavvufa da yer vermiştir.

Ahenkli bir dili vardır.

O bir gazel şairidir.

İyi bir eğitim görmüş, Arap ve Fars dillerini öğrenmiştir.

Tasavvuf ve aşk şiirinin vazgeçilmez konularıdır. Çünkü bilir ki derman ve kavuşma aşkı bitirecektir. Eser daha sonra yazılan ve aynı adı taşıyan eserlere örnek ve esin kaynağı olmuştur. Türk edebiyatında hicve de mektuba da önemli bir örnektir.

Eserleriyle sonraki divan ve bazı halk şairlerine önderlik etmiştir.

17. yy.

İyi bir medrese eğitimi almıştır. Ona göre söyleyiş ve ses unsuru son derece önemlidir. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaları fazlaca kullanmıştır.

Ölçü tanımayan bir şairdir.

Hayrabat ve Hayriye mesnevileriyle divanı vardır.

Bir gazel şairidir.

Devrin zevkini ve eğlencesini şiirlerinde işlemiştir.

Dili yalın, açık, ahenkli ve akıcıdır.

Dili süslü ve ağırdır.

Başlıca eserleri divanı ve sembolik bir aşk hikâyesi olan Hüsn ü Aşk’ıdır.


Bu dönemde batı edebiyatlarından birçok yeni tür ve şekiller alınmış; önceleri çevirme, sonraları taklit ve telif etmek suretinde bu türlerde eserler verilmiştir. Bu dönemde telif eserler yanında çok sayıda tercüme ve adapte eser de Türk Edebiyatına dahil edilmiştir.

Bu dönemde yapılan yenilikler ve alınan türler şunlardır.

İlk edebî ve özel gazete ise 1860 yılında Şinasî ve Âgâh Efendiler tarafından çıkarılan Tercüman-ı Ahvaldir.

Hikâye ve Roman
Türk edebiyatı romanla ilk defa 1859’da karşılaşır.

Hece vezni ve halk edebiyatı da savunulmuş ama sözde kalmıştır.

Divan edebiyatına tümden karşı çıkılmış ve ağır bir dille eleştirilmiştir.

Noktalama işaretleri de ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.

Kölelik ve cariyelik, romanlarda sıkça işlenmiştir.

Harabat adlı bir divan şiiri antolojisi vardır. Bu onun içinde bulunduğu bir ikilemdir.

Namık Kemal (1840-1888)
Tanzimat edebiyatının en hareketli ve heyecanlı ismidir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı ve Vatan Mersiyesi bu konuları içerir.

Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak görmüştür.

Asıl ilgi alanları, gazetecilik, romancılık ve hikâyeciliktir.

Kamus-ı Türkî adlı sözlüğü edebiyat ve dil alanında en önemli eserlerdendir.

Tiyatro uyarlamaları ve çevirileri vardır.


Tarih ve dil alanında da eserleri vardır.

Bu dönemde batı edebiyatı örnekleri daha başarılı bir şekilde ortaya konmuştur.

Şiirlerinde hüznü ve elemi işlemiştir. Önsüzünde edebiyat hakkındaki düşünceleri ve edebî eleştirileri vardır.

Samipaşazade Sezai (1860-1936)
Batılı tarzda hikâyeleri ve bir romanı vardır.

Rumuzul-edeb, bazı makale, hikâye ve sohbetlerini içerir.

Şiir isimli bir de piyesi vardır.

Doğu ve batı şiirini işlendikleri yerlere giderek öğrenmiştir. Taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun şiirinin önemli özellikleridir.

Şiirlerinde ve tiyatrolarında tarihî konular önemli bir yer tutar. Tiyatroda egzotik, tarihî, millî ve dinî konuları işlemiştir. Hepsi de dramdır ve bazıları mensur bazıları da manzumdur.

Nabizade Nazım (1862-1893)
Romanlarıyla ve hikâyeleriyle realizmin ve natüralizmin temsilcisidir.
Eserde tasvir ve tahliller geniş yer tutar.

Diğer hikâyeleri: Yadigârlarım, Bir Hatıra, Sevda, Haspa

Muallim Naci (1850-1893)
Eski şiirin savunucusu ve temsilcisidir.

Topluluğun üslûbu süslü ve sanatlı; ruh ve ifade tarzı ise Avrupai'dir.

Fransız şiirinden alınan sone ve terza-rima gibi şekiller ve serbest müstezat çokça kullanılmıştır.

Romanda ve hikâyede batılı anlamda başarılı örnekler verilmiştir.

Romanda tahlile ve teferruata yer verilmiş, modern kısa hikayenin ilk örnekleri bu dönemde şekillenmiştir.

Roman ve hikâyede olaylar ve kişiler tamamen İstanbul'a, seçkin tabakaya aittir.

Romanda realizmden, şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir. Bu anlayışla yazdığı şiirlerinde temalar, hürriyet, medeniyet, insanlık, bilim, fen ve tekniktir.

“Şermin”, onun çocuklar için ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir eseridir. Bilinmeyen Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar kullanır. Duygu ve hayal yüklü tamlamalar kurar.

Aşk ve tabiat değişmez konularıdır.

Suriye Mektupları ve Avrupa Mektupları da gezi türündedir.

Süslü, sanatlı ve ağır bir dili ve üslûbu vardır. Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil, Servet-i Fünun sanatçısının temsilcisidir.

Hikâyelerinde Anadolu hayatına ve köy ve kasaba yaşayışına, romanlarında yalnız


Anı ve mensur şiir türünde eserleri de vardır.

Roman, hikâye ve tiyatro türünde eserleri vardır.

Romantik duyguları, hayalleri ve aşkları işlemiştir. Arzu, ihtiras ve aşk maceraları temel konularıdır.

Dönemin Bağımsız İsimleri

Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944)
Roman ve hikâye türünde eserleri vardır.

Sade bir dil kullanmıştır. Psikolojilerinde çok iyi bir şekilde verir.

Gözleme ve tasvire önem verir.

Şık ve Şıpsevdi adlı romanlarında batı hayranlığını konu edinir.

Pek çok konuda ve türde eserleri vardır.

Makale ve fıkra yazmış; çeviriler yapmıştır.

Türkçesi yerli ve temizdir.

Hayatın komik ve ibret verici yanlarıyla ilgilenmiştir.

Roman ve hikâyelerinde İstanbul'a, özellikle Beyoğlu’na ait konular işlemiştir. Romanlarının başlıca konuları, aile sarsıntıları ve ülke meseleleridir.

Günlük hayattan renkli ve fotoğraf zevkiyle kesitler sunmuştur.

Sanatın saygıdeğer ve şahsi olduğu anlayışını benimserler.

Dilleri süslü, sanatlı, ağdalı ve ağırdır.

Aşk, ve tabiatı konu olarak işlemişlerdir. Aşk genellikle hissi ve romantiktir.

Aruzla şiir yazan Fecr-i Âtî şairlerinin en tanınmış ve en orijinali Ahmet Haşim'dir.

İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır.

Lirik bir şairdir. Dili süslü ve sanatlıdır.

Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır. Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir. Sonra da sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir.

Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır. Bunu mizah ve eleştiri ile yapar. Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur.

Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya kor.

Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konuları, millî ülküleri işleyen Türk edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Millî Edebiyat akımı var olmuştur. Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyoloğu ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu. Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda olduğu roman, hikâye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesini sağlamıştır. Aşk konusunu da bu hikâyelerinde işler.

Dili oldukça sadedir ve yalındır.

Edebiyatı, bu fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmıştır.

Şiir ve nesir alanında eserleri vardır.

Destan, masal ve makaleler de yazmıştır. Eserlerini sade bir dille yazmıştır.

Şiirlerinin hece vezniyle ve sade bir dille yazmıştır.

Fuat Köprülü (1890-1966)
Edebiyat tarihi ve tarih araştırmacısıdır.

Eserleri: Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Saz Şairleri, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar.

Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)
Halkçılık ve milliyetçilik düşüncesini şiirlerinde işlemiştir. Şahsî duygulara ve tabiata pek rastlanmaz.

Şiirleri sosyal faydaya yöneliktir ve didaktiktir. Bu yüzden bir kuruluk göze çarpar.

Hece veznini ve batı edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır.

Romanlarında güçlü gözlemciliğine dayanan bir realizm ve canlı bir üslûp vardır.

Eserlerinde konuşma dili hâkimdir

Roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazısı türünde eserleri vardır.

İlk eserlerinde mistik bir hava vardır.

1916’dan sonra ülke gerçeklerini ve millî duyguları işleyen hikâyeler yazmıştır.

Roman, hikâye, deneme, mensur şiir, makale ve anı türünde eserleri vardır.

Romanlarında Türk halkının yaşayışı ve problemleri başlıca konudur.

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk halkının yaşadığı gelişme ve değişmeleri işlemiştir.

Eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan bir realizm vardır. Titiz bir üslûpçudur.

Gözlem, tasvir ve tahlillerde başarılıdır. Dağınık, düzensiz bir üslûbu vardır.

Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır.

Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih etmişlerdir.

Eserleri: Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kuştu.

Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973)
Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır.

Şiir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları, Efsaneler, Baykuş, Hayalet.

Bir destan şairidir (Çanakkale Şehitlerine).

Öğretici, öğüt verici, birliği ve bütünlüğü sağlayıcı şiirleri vardır.

Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)
Şair ve yazar.

Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir.

Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde en çok işleyen şairdir. Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır.

Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir.

a. 1940 Yılına Kadar Türk Edebiyatı

1900'den sonra doğan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı.

Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti.

“Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler. Türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir.

Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havası vardır.

Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder.

Sağlam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir.

Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır.

Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim.

Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey.

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)
Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir.

Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir.

Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya koymuştur.

Edebiyat: 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi.

Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963)
Tenkitçi ve romancı.

Sanatlı ve uzun cümleleri vardır.

Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz.

b. Son Dönem Türk Edebiyatı

Garipçiler
Şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirinde yeni bir akım meydana getirdiler.

Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir.

Sade bir dil kullanmışlardır.

Günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir.

Genç yaşında Rusya'ya giden ve oradan marksist ve materyalist bir inançla dönen Nazım Hikmet Ran (1902-1963) Türkçenin estetiğini Mayakovski tesirleri taşıyan yeni bir tarzda kullanarak ihtilâlci şiirler yazdı.

1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar. Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi.

Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir.

Şiirleri, destanlar, toplumcu-gerçekçi şiirler ve felsefi-lirik şiirler olarak sınıflandırılabilir.

Baudelaire’den etkilenmiş ve onun havasını yansıtan şiirler yazmıştır.

Ölçü ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır.

Sese ve ahenge önem verir.

Yer yer alacı bir üslûbu vardır.

Gözlemci ve gerçekçi bir yazardır.

Deniz, tabiat, yaşlı bir adam, bir boyacı çocuk, balıkçı kahvesi gibi unsurlar ve benzeri küçük ve ayrıntı sayılabilecek unsurlar onun hikâyelerinde sık sık görülür.

Hikâyeleri yapmacıktan ve sanat kaygısından uzaktır.

İnceleme, makale, anı ve fıkra türlerinde eserler vermiştir.


1918’de çıkardığı “Yirminci Asır” adlı gazete ve bu gazetede çıkan “Asrın Hikâyeleri” ile tanındı.

Roman ve hikâyelerinde teknik ve üslûp başarılı değildir.

Türkçenin özleşmesinde de katkıları ve desteği olmuştur.

Arı bir dil kullanmıştır. Özlü ve yoğun denemeleri vardır.

Felsefe, sanat, estetik ve güzel sanatlar konularında eserleri vardır.

Açık ve akıcı bir üslûbu vardır. Tabiata ve halka büyük önem verir.

Sanatlı ve şiirli bir dil kullanır.

Romanlarında yer olarak daha çok Çukurova ve Toroslar geçer.

Hikâye ve romanlarında hayatın değişik yönlerini ve kişilerini işlemiştir.
 
 
 
  Bugün 8 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol